4 Ekim 2013 Cuma

Karahanlılar

Karahanlı Medreseleri

1. Türk mimarlığındaki eyvanlı medreselerin ilk örneklerine de Karahanlılarda rastlanmaktadır.
2. Tamgaç Buğra Han tarafından yaptırılan medreseler oymalı Şituk(Yalancı Mermer) süslemelerde kaplıydı.
3. Dört yandan tonozlarla çevrili, küçük kubbeli girişi küçük eyvanların açıldığı dikdörtgen planlı avlusuyla bu yapı eyvanlı medreselerin ilk örneğidir.

Karahanlı Türbeleri

1. Kara yapı planlı, yonca biçimi tonoz bingilere oturan bir kubbe ile örtülüdür.
2. Ön cephede yazı kuşağı ile çevrilmiş zengin tuğla süs temeli üç tane niş vardır.
3. Karluk ve Karahanlı devirlerinde kırmızı ve beyaz hamur kullanılmış; Sigrafitto, taraklama, noktalama gibi bir çok teknik kullanılmıştır.

Karahanlılarda Kervansaraylar

1. Eskiden ana ticaret yolları üzerinde kervanların noktalamaları için yapılan büyük hanlara verilen ad.
2. İçlerinde yolcuların yatabileceği odalar, salonlar, eşyaların konuğu depolar, ahırlar tamirhanede, nalbantlar, hamamlar, mescidler bulunur.
3. Büyük Selçuklu İmparatorluk dönemi gerçekleştirilen anıtsal Kervansaraylardan biri Demgen-Simga yolu üzerinde Ahual'daki Ribatı Aruşirvan'dır.

EĞİTİM BİLİMLERİNE GİRİŞ (EĞİTİMİN PSİKOLOJİK TEMELLERİ)


                              EĞİTİMİN PSİKOLOJİK TEMELLERİ

Psikoloji : 
İnsan ve hayvan davranışlarını inceleyen bilim dalıdır.Psikoloji üç alanda bireylere fayda sağlamaktadır. 1.İnsanın kendini daha iyi tanıması, davranışlarının nedenlerini anlama fırsatı sunmaktadır. 2.Psikoloji diğer bireyleri,hayvanları daha iyi anlamayı ve onlarla empati kurmayı sağlamaktadır. 3.Anne ve babadan başlayarak çevredeki insanları,çevredeki grupları,toplumu daha iyi anlayarak çevreyle uyum kurmayı sağlamaktadır.Uyum ise psikolojik dengenin temelini oluşturmaktadır.

  
       1. EĞİTİM VE PSİKOLOJİ

 Eğitim öğrencilerin davranışlarını istendik yönde değiştirebilmek için psikolojiyle işbirliği yapmaktadır.
Psikoloji biliminin ortaya koyduğu bulgular eğitimin daha da değiştirilmesi için kullanılmaktadır.
   
Bunun yanında eğitim kurumlarında öğrencilerin psikolojik sağlıklarının korunmasında da psikolojiden yararlanılmaktadır.
Öğrencilerin derse karşı tutumları,motivasyonları,dikkatlerinin derse çekilmesi,kaygıları,dersin işlenmesine etki eden önemli psikolojik faktörlerdir.
    
Psikolojinin eğitimle kesiştiği nokta eğitim psikolojisinin konu alanını oluşturmaktadır.
    
Uygulamalı psikolojinin alt dallarından eğitim psikolojisi genel olarak gelişim psikolojisi ve öğrenme psikolojisini kapsamaktadır.    

   
    GELİŞİM PSİKOLOJİSİ


Döllenmeden başlayarak ölüme kadar geçen süreç içerisindeki fiziksel,zihinsel ve ahlaki her türlü gelişim alanındaki değişiklikler incelenmektedir.



Biyolojik,psikolojik ve davranışsal yeteneklerin basitten karmaşık sistemlere doğru değişiminin incelenmesi olarak da tanımlanmaktadır.

   GELİŞİM PSİKOLOJİSİ İLE İLGİLİ BAZI KAVRAMLAR
          
         Gelişim : Döllenmeden ölüme kadar süren yaşam dönemi içinde organizmanın bedensel,zihinsel,duygusal,dil ve sosyal yönlerden geçirdiği sürekli ve düzenli değişikliklerdir.
         
         Gelişme : Canlıların büyüme,olgunlaşma,hazırbulunuşluk ve öğrenmenin etkileşimi sonucu sürekli ilerme gösteren değişmesidir.
         
         Büyüme : Genel olarak tüm vücudun,iç ve dış organların kilo,hacim,boy,genişlik,açısından sayısal artışıdır.

         Olgunlaşma : Vücut organlarının kendilerinden beklenen fonksiyonu yerine getirebilecek düzeye gelmesi için,öğrenme yaşantılarından bağımsız olarak,kalıtımın etkisiyle geçirdiği biyolojik değişmedir.
         
         Alıştırma : Bireyin ya da bir organın bir işlevi yerine getirebilmesi için bir davranışı tekrar tekrar yapma çabalarına denir. 
         

         



          Hazırbulunuşluk : Büyüme ve olgunlaşmayı içine alan bir kavramdır.Yeni bir öğrenme durumu için her türlü gelişim alanının  hazır hale gelmesini ifade eder.
         
         


          Öğrenme : Tekrar veya yaşantı yoluyla kalıcı yeni davranışların kazanılması veya eski davranışların değiştirilmesi sürecidir.
          
          

                       GELİŞİMİN TEMEL İLKELERİ
       
       Gelişimde bazı evrensel kurallar vardır.Her insanın gelişimi bu ilkelerle gerçekleşir.Gelişimi anlayabilmek ve yorumlayabilmek için bu ilkelerin dikkate alınması gereklidir.Bu ilkeler şunlardır;
    
       1. Kalıtım ve çevre etkileşiminin bir ürünüdür : Kalıtım yoluyla gelen saç rengi,göz rengi,cinsiyet,beden biçimi gibi bazı özellikler doğrudan gözlenebilirken,ancak bireyin sahip olduğu bazı zeka ve yeteneklerin gelişebilmesi,sağlanacak uygun çevre koşullarının etkileşimine bağlıdır.

       2. Düzenli bir sırayı izler : Gelişim rastgele değişiklikler değildir.Bu yüzden değişimin ve gelişimin hızı ve yönü kestirilebilir.

       3. Nöbetleşe devam eder : Çeşitli dönemlerde gelişim alanları nöbetleşerek ön plana geçebilir.Bir gelişim çok hızlandığı bir dönemde diğer alanlar duraklama gösterebilir.Örneğin; yaşamın ilk yıllarında daha çok fiziksel gelişim ön plandayken,daha sonraki yıllarda zihinsel ve kişilik gelişimi ön plana çıkar.

        
          4. Baştan aşağı,içten dışa doğrudur : Doğum öncesi dönemden itibaren baş bölgesinin gelişimi vücudun diğer kısımlarının gelişiminden öndedir.Gelişim baştan aşağıya doğru gerçekleşir.Bu yüzden, bebek oturmadan önce başı dik tutmayı,emeklemeden önce oturmayı,yürümeden önce emeklemeyi gerçekleştirir.

          5. Genelden özele doğrudur : Bebekler önce bütün vücuduyla hareket ederler. Daha sonraları ilgili davranış için her bir organını bağımsız olarak kullanmaya başlamasıdır.

          6. Bir bütündür : Gelişim alanları birbiri ile etkileşim halindedir.Bir gelişim alanındaki olumlu veya olumsuz bir durum,diğer gelişim alanlarınıda aynı yönde etkiler.

          7. Bireysel farklılıklar vardır : Her bireyin biyolojik kalıtımsal mirası ve etkileşim içinde bulunduğu çevrenin farklı olması,akran bireyler arasında gelişim farklılığını doğurur.



      


       8. Kritik dönemler vardır : Gelişim sürecinde belli davranışların kazanılması gereken dönemlere kritik dönem denir.Bu dönemlerde organizma,uyaranlara karşı daha duyarlıdır.Dolayısıyla,ilgili davranış bu dönemlerde daha hızlı öğrenilir.Davranış ilgili kritik dönemde kazanılmadığı zaman,daha sonraki dönemlerde telafi edilmesi mümkün değildir veya çok zordur.Örneğin ; bir bebeğin yürüme davranışını gerçekleştirmesi için kritik dönem 9-18 ay arasındadır.Bu dönemde bu davranış gerçekleşemez ise,daha sonraki dönmelerde gerçekleşmesi çok zor olur.

                
                 GELİŞİM DÖNEMLERİ VE GELİŞİM GÖREVLERİ

        Bebeklik ve İlk Çocukluk Dönemi (0-6)
Yürümeyi öğrenme
Dışkı kontrolünü öğrenme
Cinsel farklılıklarını öğrenme
Vicdan gelişiminin başlaması 
Öz bakım becerilerini kazanma
Doğru ve yanlış kavramlarını öğrenme
         
        İkinci (SON) Çocukluk Dönemi (6-12)
Sosyalleşme
Toplumsal cinsiyet rollerini üstlenme
Okuma yazmayı öğrenme
Kişisel bağımsızlığa ulaşma
Kendine karşı olumlu tutum geliştirme
Hem cins arkadaşları kurma



        
         Ergenlik Dönemi (12-18)
Kimlik kazanma 
Karşıt cins arkadaşlıkları kurma
Ailesinden duygusal bağımsızlığını kazanma
Evlilik ve aile hayatına hazırlık
Toplumsal rollerini üstlenmeye başlama
Kendine özgü ahlak ve değerler sistemi

         Genç Yetişkinlik Dönemi (18-30)
Bir işe girme
Eş seçme ve evlenme
Evlilik sorumluluklarını üstlenme
Toplumsal sorumluluklarının tümünü üstlenme
Toplumla uyum kurma


         

         Orta Yetişkinlik Dönemi (30-60)
Ekonomik olarak yaşamında en üst seviyeye gelme
Ailedeki küçüklere sorumlu yetişkinlik örneği sunma
Boş zaman etkinlikleriyle uğraşma
Eşiyle bütünleşme
Yaşla gelen fizyolojik değişiklikleri kabul etme
Ebeveynlerinin sorumluluklarını üstlenme

         Yaşlılık Dönemi (60 -> )
Azalan fizyolojik gücü ve bozulan sağlığı kabullenme
Azalan gelire uyum sağlama
Eşin kaybına uyum sağlama
Yaş grubu ile yakınlık kurma

                      
           BELLİ BAŞLI GELİŞİM KURAMLARI
      Bilişsel gelişim ; bilme,tanıma,anlama,kavrama,düşünme,akıl yürütme,problem çözme gibi zihinsel eylemlerde gelişimsel süreç içinde meydana gelen değişim ve gelişimi ifade eder.
    Bilişsel gelişimin üzerinde durduğu ilk kavram zekadır.

        Zihinsel Gelişim Kuramı (J.Piaget)
Piaget zekayı çeyreye uyum yapabilme ve çevreyle başa çıkabilme yeteneği olarak tarif etmiştir.Piaget öğrenmeyi bilişsel yapılardaki değişimle açıklamıştır.
    A) Şema zihnimizde oluşturduğumuz bilişsel dosyalardır.Şemalar içlerinde her türlü bilişsel(renk şeması),duygusal(inanç şeması),davranışsal(araba kullanma şeması) bilgiyi barındırmaktadır.
    B)Bilgiler çevreye uyum sağlamanızı ve davranışlarımızı gerçekleştirmemizi sağlamaktadır.

C) Piaget insanların doğuştan üç temel bilişsel şema ile dünyaya geldiklerini ifade eder.Bunlar ;
  - Emme,yakalama-kavrama,ağlama şemalarıdır.Bu üç şema bebeğin dünyaya uyum sağlayarak hayatına devam etmesine yetmektedir.
        AHLAK GELİŞİMİ
    Ahlak gelişimi çocukların sosyalleşme sürecinde iyi-kötü,doğru-yanlış kavramları konusunda bir bilinç geliştirmesiyle ilgilidir.
    Kohlberg’in Ahlak Gelişimi Kuramı
    A) Gelenek Öncesi Düzey
    1. Evre : itaat ve ceza
      Bu evrede kural ve otoriteyi körü körüne bağlılık doğru olarak kabul edilir.Ceza verilen davranış suç,ödül getiren davranış iyidir. 
    2. Evre : Araçsal amaç
       Bu evrede karşılıklı alışveriş söz konusudur.Karşılığının ne olduğuna bakılmaktadır.Önemli olan kişilerin çıkarıdır.Genelde ben merkezci bir görüş hakimdir.Bu evrede adil olan şey,kişisel ihtiyaçların doyurulması için eşit bir değiş tokuştur. 

    B) GELENEKSEL DÜZEY
    3. Evre : Kişiler Arası Uyum
       Bu dönemde önemli olan çocuğun arkadaşları tarafından kabul görmesidir.Bu yüzden çocuklar bu evrede etrafındaki insanların beklentilerine göre hareket ederler.Başkaları tarafından kabul görme ve onaylanma önemlidir.
     4. Evre : Kanun ve Düzen Uyumu
        Bu evrede bireyin kanunlara uyması gerekir.Bunun nedeni kanunlara uymanın toplum düzenini koruduğu düşüncesidir.
    C) GELENEK SONRASI DÜZEY
     5. Evre : Sosyal sözleşme
         Kanunlar toplumun yararına olmalıdır.Bireyler tercih yapma hakkına sahiptir.Bu evrede,zamanı geldiğinde yasaların demokratik yollarla değiştirebileceği görüşü hakimdir.
      6. Evre : Evrensel Ahlak İlkeleri
          Bu evrede birey kendi ülkesinin ahlaki ilkelerine göre değilde,evrensel ahlaki ilkelere göre hareket etmektedir.Bu ilkeler genellikle temel insan hak ve özgürlükleri,adalet gibi evrensel değerlerdir.Bu ahlak evresinde çok az sayıda insan vardır.

      KİŞİLİK GELİŞİMİ
      Kişilik,diğer gelişim alanlarıyla benzer özellikler göstererek,eş zamanlı olarak gelişir.Kişilik insan davranışının tüm yönlerini kapsar.Kişilik,bireyin doğuştan sahip olduğu ve sonradan kazandığı,onu diğer bireylerden ayıran farklı kılan duygu,düşünce,tutum ve davranışlarla,bireye özgü özelliklerin tümüdür.Kişiliğin gelişimiyle ilgili iki önemli kuram bulunmaktadır.Bunlar Sigmung Freud’un psiko-seksüel kuramı ve Erik Erikson’un psiko-sosyal gelişim kuramlarıdır. 
  PSİKO-SEKSÜEL GELİŞİM KURAMI (Freud)
İlk 6 yaşın kişilik gelişiminde önemi büyüktür.Freud kuramında cinsel gelişimin kişiliğin gelişimindeki önemini vurgulamaktadır.
Psiko-seksüel gelişim kuramına göre,kişiliğin normal gelişimi için her dönemde bireyin temel gereksinimlerinin doyurulması gerekmektedir.Eğer temel gereksinimler karşılanmazsa kişilik gelişimi bundan olumsuz etkilemektedir.

        PSİKO-SOSYAL GELİŞİM(ERİK ERİKSON)
Erikson’a göre insan hayatı sekiz döneme ayrılmaktadır.Bunlar ;
Temel Güven Duygusuna Karşı Güvensizlik(0-1)
     Bu dönemde bebekler kendilerine,anne-babalarına ve çevrelerine karşı temel güven ya da güvensizlik duygularını geliştirir.
Özerkliğe Karşı Şüphe ve Utanç (1-3)
     Bu dönemde,çocuk kendini ve çevresini keşfetmeye başlar.Kendini kanıtlamak için girişimlerde bulunur.
Gişimciliğe Karşı Suçluluk Duygusu (3-6)
     Bu dönemde çocuk kendi cinsiyetini keşfeder ve aynı zamanda cinsellik ile ilgili ebeveynlerine sorular sorar.
Başarıya Karşı Aşağılık Duygusu (6-12)
     Bu aşamada çocuğun temel amacı,yetişkinlerden taktir toplamaktır.Dolayısıyla,hem okulda hem de okul dışında bütün etkinliklerde başarılı olmak için büyük çaba göstermektedir.
Kimlik Kazanmaya Karşı Rol Karmaşası (12-18)
     Bu dönemde bireyselleşme ön plandadır.Çocukluktan ergenlik dönemine geçildiği için çocuk rolleri yetişkin rollerine dönüşmeye başlar.Bu yüzden birey,hem fizyolojik hem de psikolojik büyük bir değişim içerisindedir. 



Yakınlığa Karşılık Yalnızlık (18-35)
    Kişi bu dönemde evinde eşiyle,iş yerinde meslektaşları ve mesai arkadaşlarıyla yakınlık ve sevgi ilişkileri kurmaya çalışır.Eğer bu konuda başarısız olursa,yetişkin yalnızlık ve yalıtılmışlık duyguları yaşar ve dolayısıyla mutsuz bir hayat sürdürür.
Üretkenliğe Karşılık Durgunluk (35-60)
    Orta yaşları kapsayan bu dönem,bireyin verimli olduğu dönemdir.Üretkenlik,bireyin bireysel ihtiyaçları  dışında topluma dönük üretimler yapmasıdır.Başka bir ifadeyle,kendinden sonra gelen kuşağa ve insanlığa faydalı işler yapmaktır.
Benlik Bütünlüğüne Karşılık Umutsuzluk (60 ->)
    Bu aşama,geride kalan yılların bir muhasebe dönemidir.Bu dönemde kişi,geçirdiği yılları gözden geçirme ve değerlendirme gereği duyar.

      ÖĞRENME
    
    İnsanoğlunun doğuştan getirdiği içgüdüsel davranışlar yok denecek kadar azdır.Bu yüzden,insanoğlu birtakım bilgileri öğrenme durumu ile kaşı karşıyadır.İnsanların konuşması,çeşitli tutum,davranış ve alışkanlıklar kazanması,kısaca hayatın her anı öğrenmeyle ilgilidir.

    Öğrenmeyi açıklayan çeşitli kuramlar vardır ama global bir şekilde öğrenmeyi tarif etmemiz gerekirse ; öğrenme,tekrar ya da yaşantı sonucu organizmanın davranışlarında meydana gelen kalıcı ve sürekli değişikliklerdir.Bu tanıma göre öğrenmenin üç özelliği vardır ;

Öğrenme sonucunda davranış değişikliği meydana gelir.
Öğrenme bir tekrar veya yaşantı ürünüdür.
Öğrenme oldukça kalıcıdır.  

           
          ÖĞRENME İLE İLGİLİ KAVRAMLAR
    Refleks: Doğuştan getirilen,olgunlaşma sonucu ortaya çıkan,belli bir uyarıcıya karşı organizmanın gösterdiği belirli ve basit davranışlardır.
    İçgüdü: Doğuşta organizmada var olan,türe özgü davranış örüntüleridir.İnsanda içgüdü yoktur,fakat içgüdüye benzeyen içgüdüsel davranışlar vardır.Bir davranışın içgüdü olabilmesi için şu özelliklere sahip olması gerekir;
Doğuştan gelir.
Bir türün bütün üyelerinde vardır.
Başka türlerde bulunmaz.
Karmaşık bir davranış örüntüsü vardır.
    İçgüdüye örnek olarak; arıların bal yapması verilebilir.
    Davranış: Organizmanın yapmış olduğu her harekete davranış denir.Eğitim açısından davranışın gözlenebilir,ölçülebilir ve istenebilir olması koşulu aranmaktadır.Refleksler dışındaki davranışların hemen hemen hepsi öğrenilmiştir.
    Uyarıcı: Duyu organlarını harekete geçiren ve insanda bir tepkiye yol açan herhangi bir nesne veya enerjiye denir.
    Tepki: Uyarıcıların organizmayı etkilemesi sonucu organizmanın gösterdiği davranışa denir.

              ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
    Türe özgü hazır buluş: Bir organizmanın,istenilen davranışı gösterebilmesi için gerekli biyolojik donanıma sahip olmasıdır.
    Örneğin;Bir kuşa uçmayı öğretebilirsin ama köpeğe öğretemezsin.
    Olgunlaşma: Organizmanın kendisinden beklenen bir davranışı yapabilecek gelişimsel düzeye gelmesidir.
    Hazır bulunuşluk: Bireyin bir davranışı öğrenebilmesi için o davranışla ilgili ön bilgilere sahip olmasıdır.
    Güdü(motivasyon): Bireyin öğrenme istediğinin önemli bir belirleyicisidir.
    Dikkat: Psiko-fizik enerjini bir noktaya toplanmasıdır.Bilincin belirli bir noktaya toplanması durumudur.
    Genel uyarılmışlık hali ve kaygı: Bireyin normal seviyede kaygı duyması, onun genel uyarılmışlık halinde olduğunu gösterir ve dolayısıyla konuya karşı kayıtsız kalmaz.Uyarılmışlık hali aynı zamanda bireyin dışarıdan gelen uyarıcıları alma derecesi olarakta ifade edilebilir.Bu yüzden,öğrencinin kaygı ve öğrenme ortamı genel uyarılmışlık halini etkilemektedir.
    Örneğin; yatakta uzanarak ders çalışan bir öğrencinin genel uyarılmışlık hali normalin altında olduğundan(mayışma) verimli bir öğrenme gerçekleşemez.
     

    

    Aktif katılım: Öğrencilerin öğrenme sürecine katılımları en pasiften en aktife doğru dinlenme-okuma-yazma-anlatma şeklinde sıralanmaktadır.
    

    Zaman: Öğrenmeye ayrılan zaman dikkate alındığında,öğrenme yöntemlerini aralıklı çalışma ve toplu çalışma diye iki gruba ayrılır.Yapılan araştırmalar,derslerine aralıklı(günü gününe) çalışan öğrencilerin toplu (sadece sınavdan önce) çalışan öğrencilere göre edindikleri bilgilerin daha kalıcı ve sürekli olduğunu göstermiştir.
   


    Öğrenilecek konu ve öğretme yöntemi: Etkili bir öğrenmenin oluşabilmesi için, öğrenilecek konunun anlamlı olması ve aynı zamanda, öğrencilerin konuyu kolay bir şekilde algılayabilmesi gerekir.Öğrenme sürecinde eğitimcilerin konuya uygun öğretme yöntemi seçmesi öğrenmeyi daha da kolaylaştırır.Örneğin, kısa konuların tümdengelim,uzun ve karmaşık konuların ise tümevarım yöntemiyle öğretilmesi tercih edilmeli.

       ÖĞRENME KURAMLARI

    Öğrenmenin nasıl gerçekleştiğini açıklayan iki temel yaklaşım vardır.Bunlar davranışçı ve bilişsel yaklaşımlardır.
    
    Davranışçı yaklaşımlar: Öğrenmeyi uyarıcı ve tepki(davranış) arasında bağ kurma olarak açıklanmaktadırlar.
    Örneğin; zil sesi uyarıcı,köpeğin zile karşı salgıladığı salya tepkidir.
    Davranışçılara göre insan,uyaranlara belli biçimde tepki veren bir varlık,biyolojik bir makine;davranışları mekanik birer süreçtir.


     Bilişsel kuramcılar: Öğrenmenin insanın dünyayı anlama çabasının bir ürünü olduğu görüşündedir.Öğrenmenin insan zihninde meydana gelen bazı olaylarla gerçekleştiğini savunurlar.Bilişsel yaklaşımcılar öğrenmeyi açıklarken dıştan alınan uyarıcıların algılanması,eski bilgilerle karşılaştırılması ve zihinsel ürünlerin kalite ve mantık yönünden değerlendirilmesi gibi bilişsel süreçlerden bahsetmektedir.Bilişsel yaklşımcıların temel kavramları anlama algılama,hatırlama,düşünme,duyu ve yaratmaktır.


DAVRANIŞÇI YAKLAŞIMLA BİLİŞSEL YAKLAŞIM ARASINDAKİ FARKLAR



Davranışçı yaklaşımcılar sadece organizmanın gözlenebilen yanlarını,bilişsel yaklaşımcıları ise,organizmanın zihinsel süreçlerini incelerler.
Davranışçılar öğrenmeyi uyarıcı-tepki arasındaki bağ olarak açıklarken,Bilişsel yaklaşımcılar ise, öğrenmenin zihinsel bir süreç olduğunu söylerler.
Davranışçılar, insan öğrenmesiyle diğer canlıların öğrenmelerini birbirine benzediğini savunurken,bilişsel yaklaşımcılar ise, bazı öğrenme süreçlerinin insana özgü olduğunu savunurlar.
Davranışçı yaklaşımda organizma,öğrenme sürecinde biyolojik bir makine olarak görünüp, pasif bir şekilde yer alırken; bilişsel yaklaşımda ise, organizma öğrenme sürecinin merkezinde yani aktif bir şekilde yer almaktadır.
Davranışçı yaklaşımcılar öğrenme sürecinde çevre faktörlerinin daha etkili olduğunu savunurken, bilişsel yaklaşımcılar ise, kalıtımsal özelliklerin daha etkili olduğunu savunurlar.

       KLASİK ŞARTLANMA
    Klasik şartlanma tanımına geçmeden önce ilgili kavramları açıklayalım.
    Nötr uyarıcı: organizmada herhangi bir tepkiye yol açmayan uyarıcıya denir.
    Şartsız uyarıcı: Herhangi bir geçmiş yaşantı olmaksızın organizmada bir tepkiye yol açan uyarıcıya denir.Şartsız uyarıcıya aynı zamanda doğal uyarıcı da denir.
    Şartlı uyarıcı: Başlangıçta organizmada hiçbir tepkiye yol açmamasına rağmen, bir yaşantı sonucu organizmada tepkiye yol açan uyarıcıya denir.
     
     Klasik şartlanma: Başlangıçta nötr(anlamsız) olan bir uyarıcının geçirilen yaşantı sonucu şartlı uyarıcı haline gelmesi durumudur.

     Klasik şartlanmanın iki temel kuralı vardır;
Şartsız uyarıcı doğal bir uyarıcı olmalıdır.
Şartsız uyarıcı ile şartsız tepki arasındaki bağ doğal bir bağdır.
     
         
     Bu iki husus klasik şartlanmanın nerede ve nasıl kullanılabileceğini açıklamaktadır.Klasik şartlanma doğuştan getirilmiş davranışları biçimlendirmede oldukça kullanışlıdır.

        
           KLASİK ŞARTLANMAYLA İLGİLİ KAVRAMLAR 
    
    Genelleme: Organizmanın uyarana gösterdiği tepkiye benzer uyaranlara da gösterme durumudur.
    
    Sönme: organizmanın şartlı uyarana karşı vermiş olduğu şartlı tepkiyi bir süre sonra vermeme durumudur.
    
    Pekiştirme: Klasik şartlanmada sönmüş olan davranışlar için organizmaya şartsız uyaranın tekrar verilme durumudur.Sönmüş davranışlar için pekiştirme yapıldığında,organizma tekrar tepki vermeye başlar.
     
    Kendiliğinden geri gelme: Klasik şartlanmada sönme gerçekleştikten bir süre sonra, organizma şartlı uyaranla karşılaştığında,çok olmasa bile bir miktar şartlı tepki verme durumudur.
     
    Ayırt etme: Organizmanın iki uyarıcı arasındaki benzer özellikleri fark etme durumudur.

          OPERANT ŞARTLANMA 
   Organizmanın göstermiş olduğu bir davranış pekiştirilmesi (ödüllendirilmesi) sonucu tekrar gösterilme durumudur.

       Davranışsal sonuçları: 
    Davranışın pekiştirme ve ceza olmak üzere iki türlü sonucu olabilir. Pekiştirme olumlu ve olumsuz;ceza ise, birinci tür ve ikinci tür olmak üzere iki çeşittir.
   Pekiştirme: belli bir uyarıcıya karşı gösterilen belli bir tepkinin tekrar gösterilme ihtimalinin artırılmasıdır.

   Olumlu pekiştireçler: Organizmanın içinde bulunduğu mevcut duruma,organizmanın hoşuna giden bir uyarıcının eklenmesidir.
   
   Olumsuz pekiştireç: Organizmanın içinde bulunduğu durumda, organizmanın hoşuna gitmeyen bir uyarıcının kaldırılmasıdır.
   
   Birinci tür ceza: Mevcut duruma organizmanın sevmediği bir uyarıcının eklenmesidir.
   
   İkinci tür ceza: Mevcut durumdan organizmanın hoşuna giden bir uyarıcının kaldırılmasıdır.

        BİLİŞSEL ÖĞRENME
    Dıştan gelen uyarıların algılanması, eski bilgilerle karşılaştırılması, yeni bilgilerin oluşturulması, yeni bilgilerin hafızaya depolanması, gerek duyulduğunda bu bilgilerin hatırlanması durumu olarak açıklanmaktadır.
         Bilişsel yaklaşımla ilgili kavramlar
   Biliş: insan zihninin dünyayı ve çevresindeki olayları anlamaya yönelik gerçekleştirmiş olduğu işlerin tümüne denir.
   Saklama: elde edilen bilgilerin hafızaya yerleştirme sürecidir.
   Geri getirme: Hafızaya yerleştirilen bilgilerin kişinin kullanımına tekrar sokulmasıdır.
   Kodlama: Bilginin hafızaya yerleştirilmeden önce düzenli hale getirilmesidir.
         BİLGİ İŞLEM YAKLAŞIMI 
    Bilgi işlem yaklaşımına göre öğrenme süreci dışarıdan gelen uyarıcıların alıcılar (duyu organları) tarafından alınmasıyla başlar.Uyarıcılar algının kurallarına göre örgütlenerek duygusal kayıta gelir.Duyusal kayıtın kapasitesi sonsuzdur.Aynı anda yüzlerce uyarıcı gelebilir.Uyarıcıların nörolojik işleyişi çok kısa sürmektedir.Bu süre yaklaşık 0,5 saniyedir.Duyusal kayıta gelen uyarıcılara bu süre içerisinde dikkat edilirse, kısa süreli hafızaya alınır.Dikkat edilmezse unutulur. 

      KISA SÜRELİ HAFIZA (işler hafıza)
         Bilgilerin kısa süre bulundukları hafıza bölümüdür.Kısa süreli hafıza bilgiler yaklaşık 30 saniye kalır, sonra unutulur.Kapasitesi 5-9 birim arası olduğu kabul edilmektedir. Kısa süreli hafızadaki bilgilerin daha uzun süre kullanılabilmesi için ; ya otuz saniye geçmeden tekrar edilmesi, (her tekrar otuz saniye kazandırır) ya da kısa süreli hafızadaki bilgiler kodlanarak uzun süreli hafızadaki bilgiler kodlanarak uzun süreli hafızaya gönderilmesi gerekir.

       UZUN SÜRELİ HAFIZA
          Hafıza bilgilerin saklandığı hafıza bölümüdür.Günlük hayatta hafıza deyince genellikle bu uzun süreli hafızayı kastederiz.Kapasitesi sınırsızdır.Bildirimsel ve işlemsel bilgi olmak üzere iki tür bilgi bulunur.Bildirimsel bilgi olgu ve olayların hafızası,işlemsel bilgi ise,bir şeylerin nasıl yapıldığı ile ilgili bilgi ve becerilerin hafızasıdır.Bildirimsel bilginin iki tür hafızası vardır.Bunlar epizotik (anısal) ve semantik (anlamsal) hafızadır. Epizotik hafıza kişinin başından geçen olay ve yaşantıların kaydedildiği bölümdür. Semantik hafıza ise,kişinin genel kültür ve dünya ile ilgili bilgilerinin kaydedildiği bölümdür.
         Bilgi işlem kuramı bilgisayarın işleyişine benzetilmektedir. Duygusal kayıt klavye,kısa süreli hafıza ram,uzun süreli hafıza ise hard disk görevi üstlenmektedir. 


3 Ekim 2013 Perşembe

İslamiyet Öncesi Türk Sanatı

1.İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK SANATI


1.1) Mongoloidler Sanatı

 
          Türklerim, Türk diye anılmaya başlamadan çok isteme zaman süresi bir kısım(M.Ö) III.yüzyıla kadar uzatabilmekte; diğer bir bölümü, herhangi bir şüpheye yer bırakmadan bu süreyi (M.Ö) IV-V.yüzyıla çıkarmakta; pek sınırlı bir grup ise daha gerilere, (M.Ö) XII-XV yüzyıllara kadar gidebilmektedir.Bu dönemde birçok ırk var ama hangisinin Türk olduğu belli değildir.
           Ünlü, hayvan resimli "Bozkır Sanatı"dır.

1.2) Hun Devleti Sanatı


          Ölülerin eşyaları ile beraber gömüldükleri mezarlara kurgan denilmektedir.Kurganların kenarlarında balbal vardır.Kaç kişi ölmüşse o kadar dikilir.Düz kılıçlara karşılık Türklerin yaptıkları eğri kılıçlara, kurganlarda çokca rastlanmıştır.Altayların yerli dokuma tekniğinin yanı sıra Çin ipeklileri ve İran dokumaları da Hun'ların günlük yaşamına girmiştir.Yünden yapılan keçeler dokuma tekniğinin önde gelen ürünüydü.Üzerleri çeşitli süslemeler ile kaplı keçeler değişik yerlerde kullanılıyordu.Süs resimleri arasında av sahneleri birinci plandaydı.Keçeler üzerindeki Yunan motifleri yanı sıra Hun sanatı içindeki Çin motiflerine de yer verilmiştir.Hun sanatında yer alan en çok önemli sahneler, daha çok hayvan resimleri ve hayvan kavgalarıydı.Heykel yapımında daha çok bronz kullanılmıştır.Çoğunlukta göçebe olarak yaşıyorlardı.Çadırlar keçeden yapılıyordu.İplik ve kök boyalar kullanmışlardır.En çok taptıkları hayvan geyiktir.Altaylarda Büyük Hun çağına ait kıyafetler keçelerden yapılıyordu.Çinlilerin en önemli motifi "lotus"tur ve çok kutsaldır.Kuzey Kafkasya'da ve Güney Rusya'da Türk sarayları vardır.Yerleşik hayata geçmeye başlamışlar ve şamanlara inanıyorlardır.

1.3) Göktürk Devleti Sanatı


          Altıncı yüzyıl ortalarında Orhun Nehri batısındaki yaya bölgesinde (Ötügende) kurulup, Mancurya'dan Karadeniz sahillerine kadar uzanan büyük Türk İmparatorluğu devlet ve millet olarak Türk adını kurulan ilk büyük siyasi kuruluştur.
          Göktürk zamanında Türkler bir ulus olma bilinci vardır.Göktürk Alfabesi ilk Türk alfabesidir.Orhun anıtları ve yazıtları bunun açık göstergesidir.Yerleşik hayata geçmelerinin nedenleri Orhun yazıtlarıdır.Çin kaynakları Göktürklerin Asya Hunları soyundan geldiği açıkça belirtir.Göktürk imparatorluğu 552'de kurulmuştur.Doğu kısmını 682 yılında almışlardır(692-716).Kapağan Hakan zamında Orta Asya'da bütün Türkler bir devlet halinde birleştirilmiştir.Bilge Kağan ve kardeşi en tanınmış kişilerdir.

- Sanatı-


          Kazılarda Göktürklere ait çeşitli madeni paralar bulunmuştur.Bayrak olarak da "altın kurt başı" kullanılırdı.Ergenekon destanı nedeniyle Göktürkler "bozkurt"u kutsal sayıyorlardı.Orhun vadisinde dikilitaşlar bulunmaktadır.
          Türk kılıçları çeşitli güzelliklerde hayvan ve bitki motifleri ile süslüydü.Göktürk alfabesi, alfabenin temeli olmuştur.38 harften oluşur.Bunlardan 4 tanesi sesli, geri kalanlar ise sessizdir.Göktürklerde Türkoloji çalışmalarında dönüm noktası olmuştur.Orhun yazısında sessizlerin yanında çeşitli işaretlerde kullanılmıştır.Ayrıca bazı çift sesliler de vardır.Vokaller ise çoğunlukla yazılmıştır.Orhun yazıtları, Baykal gölünden 400km güneyde bulunmuştur.Bilge Kağan ile Kültigin yazıtları, üç abidenin en sağlam ve temiz olanlarıdır.Yükseklikleri dört metreyi bulmaktadır.Üçüncü yazıt ise Tonyukuk yazıtıdır.Göktürk alfabesini yaşatan bu yazıtlardır.Göktürk alfabesi daha sonraları Avarlar ve Sekeller aracılığıyla Avrupa'ya geçmiş ve Macar dinini etkilemiştir.Orhun yazıtları koyu bir ulusallık çerçevesinde kaleme alınmıştır.Eski Türkler taş heykeller ve kitabeleri boyuyorlardı.En büyük kayıplarımız soygun ve tahriplerdir.

1.4) Uygur Devleti Sanatı


         745'te Göktürklerin yerine Uygur sanatını kurdularAlp Kutluğ Bilge Kağandır.Merkezleri Ötügenin Karabalgasuna hakimdirler.Şamanizme inanıyorlardır.Uygurlar Çinin etkisiyle Budizm'e inanmaya başlıyorlardır.10.yüzyılda Çin'lilerin blok baskı tekniğini değiştiriyorlar ve ağaçtan harfleri tek tek hareketli hale getiriyorlar ve kendi teknikleriyle ilk kitaplarını basıyorlar.Budizm seviyor ama maniheizme inanıyorlar.Maniheizm uygurları savaşçı ve göçebe bir ulus olmaktan çıkaran önemli bir etkendir.Maniheizm resim ve müziği etkiliyor ve bundan dolayı uygurlar sanat ve kültürleri çok ileri düzeye geliyor.Mani minyatürleri İran ve Hint minyatürlerine kaynaklık etmiştir.Uygurlar Fresk yapıyordur.Fresk; Islak sıva üzerinde yapılan resimlere denir.Turfanda yapılan kazılarda birçok resim bulmuşlardır.Dört tane Budist tapınağı vardır.Bunlar; Koca, Yarkata, Martuk ve Tuyuk'tur.3 tane dönem vardır.Bunlar;

1)Eski Türk Tarzı
2)Yeni Türk Tarzı
3)En Yeni Dönem

Fresklerin bulunduğu yerlerin isimleri; Bezeklik ve Hurtuk'tur.
Erkek ve kadın hayırseverler bulunuyordu.Fresklerin özelliği kültür tarihinin bakımında oldukça gerçekçi olması dolayısıyla ırk ve Antropoloji bakımından ilgi çekici olmuştur.Resimlerde Turan ve Ön Asya Tipleri bulunuyordu.Türk diliyle yazılmış bir sürü kutsal kitapları vardır.Uygur Türkleri Çin sanatını yakından tanımışlardır.ama üslup ve teknik açılardan kendi resim sanatlarının özgün çizgilerini korumuşlardır.Tapınaklarda bulunan resimlerde baş rahibin yolculukları ve maceraları anlatılıyordur.Duvar resimlerinde en çok fillere rastlanıyor.Filin anlamı: İyi niyet, sadakat ve iyilik.İki renk kullanıyorlardır.Özellikle Koyu mavi ve Kırmızı kullanılıyordu.Duvar resimleri günlük hayat, av sahneleri ve savaşları içeriyordu.Budizm etkileri mimari ve resim sanatında inancı anlatıyorlar.Maniheizm etkileri minyatür, al yazmalarında ve çeşitli metinlerde görülüyordu.
         757'den sonra Portre sanatı tüm duvar resimlerinde görülüyordu.Uygurlar kendi insanlarının farklı olduğunu düşünüyorlar sonra Portre çiziminin yayılması başlıyor.
         Uygur Budist sanatının en iyi örnekleri Bezeklik Mabetlerine aittir.Mabetlerin içinde kullanılan yöntemleri, Beşiktonoz tavana yapılıyor, duvarlara Fresk yapılıyor ve rölyef (alçak-yüksek) kabartma kullanılıyor.Sorçuk resimleriyle birbirine benziyorlar.

1-Beşiktonoz: Örtü.Eski Mısır'da, Mezapotamya'da Ege ve Akdeniz uygarlıklarında biliniyordu.Günümüzden 3000 yıl önce Asurlular saraylardaki uzun koridorları örtmek için pişmiş tuğladan örülmüş beşiktonozdan yararlanırlardır.Tavan örtüsü.

2-Rölyef: Rölyef Fransızca kökenli bir kelimedir.Yüzey üzerine yapılan yükseltme yada çökertmelere rölyef(kabartma) denir.Genellikle tarihi yapıların veya insan figürlerinin, madde uygun çalışmalarının yardımcı malzemeler ile tabloya boyut vererek yerleştirilmesi anlamına gelir.

3-Fresk: Kireçli su içine madeni toz boyaları karıştırarak yaş sıva üzerine içirmek suretiyle uygulanan boyama tarzı ve bu tarzda yapılan büyük boyutlu duvar resmi.

4-Balbal: Orta Asya Türklerinde mezarların üstüne ölen kişinin hayatta iken öldürdüğü düşman sayısı kadar(onları temsilen) taştan heykel dikilirdi.Buna "balbal" denir.

5-Kurgan: Orta Asya'daki eski Türk mezarlarına verilen ad.Genelde devlet yöneticisi olanlar için yapılmışlardır.Kurganlar; tahtalarla bazen de taşlarla çevrili mezar odalarının üstüne bir metre ile yetmiş metre arasında toprak yığılmasıyla oluşturulur.